Postmodern Reddiye

cesedini sergileyen bir tanrı gibi kaldım

kendini istifrâ eden bir çağın tam ortasında

dünyâyı reddediyorum

artık ben kimsem

hangi sıradan insanın dölüysem artık

dünyâyı reddediyorum

reddediyorum tinto’nun kadınlarını

murdar mermerleri, kıymetli mâdenleri

şatafatı, mücevherâtı reddediyorum

aristokrasiyi, patronajı

pragmatist yavşakları, libercikleri

ulusal îtibârı, uluslararası îtibârı

bunların alayını birden reddediyorum

(annelerimizi çok severiz; annelerimiz yaşlıdırlar.)

reddediyorum allah’tan gayrı ne varsa

altın olan her şeyi

palmiyedir, portakaldır, kelebektir; reddediyorum

papyonları, smokinleri, limuzinleri

baloları, partileri, bugattileri

ışığın illüzyonunu, imitasyonun sihrini reddediyorum

cennet daha sâhi, böyle inandım

ahmaktır ol kişi dünyaya bilene

cennet daha sâhi, böyle bildim

neyi görmek istediğini bir bakışta bilene

dünyâyı reddediyorum

başlamam gereken kokular

kaybolmam gereken yollar

duymam gereken yıllar var

dünyâyı reddediyorum

tozlu toy yollarda tecrübe ettiğim

o saf çağrıya îmân ettiğimden beri

sakalları dolar kokan sermâyeperestleri

kripto münâfıkları, mâbedkâr fâsıkları

şanlı hırsızları, ulu kâtilleri

onun bunun medyasını

bütün bu halk komedyasını filan

bunların topunu birden reddediyorum

(annelerimizi çok severiz, annelerimiz yetmişyedi yaşındadırlar.)

reddediyorum “vârolmanın dayanılmaz yavşaklığını”

hepimiz lekeliyiz, kirliyiz hepimiz

bu devranda mâsum kalmak bir yetenektir

bize büyük buhranlar, acâyip helâklar lâzım

bu kadar pisliğin olduğu yerde herkes biraz sinektir

bilelim yârenler, yârenler bilelim

mazluma atılmış bir güldür gerek

zâlime attığımız o her bir taş

biraz düşünüp iknâ oldum çok

kahrolsun barış, yaşasın savaş

cesedini dirilten bir tanrı gibi durdum

kendine kerkinen bir çağın tam karşısında

Bir yanıt yazın