Kadı’köy
Söylentilere göre belki Kaf dağının, belki Sahra çölünün dibinde dünyadan izole bir köy varmış. Köyün nüfusu 30 u geçmez; hastalıktan, hasattan baş kaldıramaz bir ahali bir de su götürmez bir muhtar yaşarmış. Muhtar kendini köyün […]
Bu mozaik cumhuriyetinde yetişen çocukların bağışıklık sistemleri nedense çok güçlüydü. Hayata tutunamayan, bir baltaya sap olma becerisi kazanamayan neredeyse yoktu. Hasbelkader kör kurşunlarla ömrü nihayet bulanlar hariç iş güç sahibiydi çoğu. Terziden inşaat ustasına, lastikçiden berbere, nakliyeciden memura, çiftçiden muavine her türlü meslek gurubunun temsilcisini bulmak mümkündü, fakat zengin hiç bulunmazdı mahallemizde.
BUNA ŞAPKA ÇIKARILIR Caner, kasabanın en gözde berberiydi. Hızlı, temiz tıraşıyla adını duyurmuştu. Düğün mevsimi geldiğinde damatlar, ekmek teknesinin önünde sıraya geçerdi. Onun için önemli olan, müşteri memnuniyetiydi. Daha çırakken müşterinin kıymetini öğrenmişti. Yanında çalışan […]
Beyaz önlüklü laborant test sonucunu söyleyince kan beynine sıçramıştı: -Kan tahlili gösteriyor ki bebeğinizin genetik olarak babası siz değilsiniz. Bunu kesinleştirmek için bir test daha yapıldı. Ama üzgünüm. Eşiniz durumu size açıklayacak. Üç aydır beslediği, […]
Edebiyat Hocamız Mükrimin Bey. Adı gibi kendi de eski bir adamdı. Kendi zaten her fırsatta söylerdi. “Ben eski kafalı bir adamım. Daktilo ile yazarım. Plaktan dinlerim musikiyi. İstanbul’a sevdalıyım.” Ama bunları söylediği yer sınıftı. Yani […]
Merhaba çocukluğum, Uzun zamandır yazmıyorum sana. Biliyorum, kızıyorsun. Ama dur, kızma hemen! Malum, yoğunluktan ötürü bir türlü yazamadım. “Tamam tamam” dediğini duyar gibiyim. “Şşt, valla bak ciddi söylüyorum, çok yoğundum. Tabii sen bilmezsin, o […]
Siz okurken benim nerede olacağım belli olmayan bu mektuba ”ulan acılarım var benim!” diye avazım çıktığı kadar bağırarak başlamak istiyorum. Ama emin olun yaşıyor olsam bunu asla yapmazdım. Birkaç kere böyle çığlıklara kalkıştım ama anlamsız […]
Takvim, 20 Eylül 2001’i gösteriyordu. Her zaman ki top oynadığımız arsada toplanmıştık. Tüm takım tek sıra halinde dizilmiştik sahanın ortasına. Bir cenaze merasimine benziyordu. Biliyorduk, bu Vedat abinin gidişiydi. Onun sessiz, derinden terk edişi bizi. Bıraktığı […]
Birkaç gecedir gördüğüm kâbuslardan dolayı, bir türlü doğru dürüst uyuyamıyordum. Sanki Amâk-ı Hâyâl’deki Aynalı Baba neyini kapıp benim 1+1 eve yerleşmişti. Bir taraftan bütün kuvvetiyle neyine hayat verirken, diğer taraftan kahvelerimizi içip terastan karşıdaki […]