Özlemek ülkesinden öldüğün yere bakalım Abdurrahman…
Gariplik mertebesinde içli bir şarkı
Kavradıkça kavradı zamanı akışından…
Cebir’inde sızlayan bir sayı gibi
Ne yana dönsem
Katkı sağlıyordu özlemenin inşasına
Yolların geçip giderliği
Ne desek, zarfına boş aslında
O yakıcı Ağustos sıcağında
Yakışıklı bir rüzgar gibi esişin
Taze yara izlerinde başlattı serüveni…
Sana baktım Abdurrahman
Sana kendi kalbimmiş gibi baktım
Kaybolan çölümmüş gibi arandım izlerini
Bin güzele bakabilme hissiyatından daha büyüktü
Gözlerinin tek başına ayetliği
Sana batkım Abdurrahman
Titreyen bir suyun başında
Kendine akan çöller daha cazipti oysa
Baktığım yerden kendini içmeye başlayışın
Daha yakıcı bir gezegenden gelmiş gibi suya aç
Eritiyordu tavında o sefil garipliği…
Sevilirdin, sevilirdi gökyüzü
Avlusunda hür takılan kuşlar
Hayalimdi ki yattığımız dam
Çökmeden kabre, şahlansın.
Harmandan terimi çal Abdurrahman
Sofraya gelmeyen o masum taam
Memleket bildiği yokluğu
On iki bin alemden edindiği yetkiyle yıksın.
Çoktan buluğa ermiş bir acı gibi bakmasaydın gözlerime
Çoktan kabuğuna kavuşmuş ve ayrılmışı yara gibi
O gözlerinin beni hizaya getiren ayetliği
Kanımdan bir can doğuracak su ile
Allah’a beraber gitme garantisinde……………………
Neyse! bak ölü kuşlar Abdurrahman
Ne iyi de uçuyorlar susmanın endişesinde
Gariplik mertebesinde içli bir şarkı
Cebir’inde sızlayan bir sayı gibi
Kavradıkça kavrasın zamanı akışından ….
Feyz KARİHA