Babasının tabutunu az sonra yemek masasında görecek
Adamın yüzüne bak
Akşam orada birkaç mushaf
Çokça oyuncak olacak
Şimdilik her şey kederli muğlak
Babasının yüzüne bakmak için sandalyeye çıkan kadının gerilen saç telleri
Tam onatlı saat sonra gülerken bir anıda
ayak uçlarına utanarak bakacak
Babasını son kez öpmek isterken
bir kız çocuğu olarak dul bir kadın
Dokununca yüzüne ölünün şaşkın
Rigor mortis beklerken apansız ılık
Büyürüz
Her şeyin sıcağı
Bir anda soğur
Sonra bir ev kadar yalnız yaşlı kadının
Bir kalp kadar yalnız ve bir yatak kadar yalnız
ve hiç bir yalnızlığa sığmayacak bir baş kadar yastıkken yüzü küçülmüş gözlerine
Fırından yeni çıkmış pide kokusu olarak hayat
Karışırken taptaze bir ölünün kokusu üzerine
Komşular mevtadan razı
Kolonisine bin yıllık buğdaylar taşıyan
Töre-bilir karıncalar hüznüyle
Mevsim değişti
Kar usul usul
Sessizlik biraz
Yas
Bir k a h k a h a atana dek herkes
Tüm bunlara bakarken babası çok önce ölmüş bir kadın
Hayatin riyası gözyaşlarına ağulu bir barikat
Toprağa dair bir hakikat sinesinde
Dolan boşalan insanlar
Eşelenen kar
Mezarlığında kadının uğultu
Bir zambak
Öteki zambak
Üçüncü zambak
Ölü yalnız bırakıldı
Gelindi eve
Gülündü de
Yemek de yendi
Hatmi tehlil
Hatmi şerif
Bir hat çizerek bir kez daha ölüyle diriler arasına
“Yaşasın asla ölümsüzlüğünüz!”
Olumsuz bir cümle olarak
Düştü melek’ul mevt’in ağzından yeryüzüne
Ölmekte olan şeylerden bahsederken dedim
– duydun mu –
Rahmeti rahmana kavuşmaz bazı şeyler
Heyhat! Budur ilahi komedya
Dantel gibi ortasındayız oysa tüplü bir televizyonun
Olanca varlığımızla vardığımız bu çapsız varoluş
Armağan olsun ruhumuza
deniz zehra
15.01.2016