Sarhoş Sinekler Mezbahası

 

sarhossineklermezbahasi

.

Evveli ve ahiriyle bağrımıza bastığımız bir yığın şehirdir

Göğsümüzü kuşatan tüm yaşam alanları

Ölümlerden ölüm beğenen Türk filmlerine nazır

Kerhen gülüyoruz Asya Kıtası’nın bol baharatlı iklimine

Henüz yası bitmemişken tükenen tuz ve biber kadar

Acımıza çeşnidir bir tutam panzer

Büyük kentlerin sorunsuz kargaları

Sapkınlıklarına kılıf olsun diye

Çıktıkları deliği kurşunlar

Ve bu küçük gezegende böyle durumlar olağandır büyük oranda

Büyük oranda frengili nice mikrobun

Uçan halıyla devretmesi gibi yeryüzünü

Hiç gereği yokken ihtilal provaları yapılır meşin tanklarla

Zira oturulmaya meyyaldir banklar

Banker Lenin

Kastelli

Suyu sıkılmış bir yüzlük gibi

Ne kadar da asil durur banknotsuz resimlerde.

Bilmem kaçıncı yüzyıldan kalma düşünür talihsiz yazgımız

Bilmem hangi ara dolandı kasıklarımıza yalnızlık

Sudan sebeplerden panislamist kalırız, kafamızda çuvallar

Kafamızda çuvallar, patlatırız fuhşa dalan bombaları

Ar damarımız patlar vakitlice

Türkçe karakterimiz azar

Zehre banan militanlar kadar

Amerikan kalır şehvetimiz.

 

..

Düz bir ovadan sonra başlar işaret parmağımda sinema sancıları

Bir dağa tırmanmak kadar izafi bulurum oysa ucuz kitapları

Aroma ve esanslara yönelip tükürürsem istikrarsız putları

Ozon tabakamızla uğraşır parfümeri şirketleri

Kanserimiz mesnetsiz kalır

Akciğerlerimde telef olur bir gurup insan

Helyum olurum muhtemelen

Karbondioksit oranım artar

Katılaşırız akışkan bir bakışın baş duvarında

Okyanusumuz kuşkuya düşer

Ve bir zaman sonra abdest alıp namaza durur

Kırk mumluk ampullere peygamberliğini ilan eden floresan lambalar

Bardağımızı vatan belleyen okların

Aşkla imtihanıdır kaybolan yıllar.

 

Şarkın ve garbın dört tarafı denizlerle çevrili balkonsuz evlerinin

Küf kokulu devleriyiz

Ezikliğimizi zimmetine geçirir şehir züppeleri

Ve sevimsiz badem ağaçlarında muşmula tadındadır

Sarhoşluk derdine düşmüş pıtraklar.

Şaşkın bir duşa kabin gibi yağmurlu havalara hayıflanıp

Patika yollarda cam balkon derdine düşmekten müteşekkil

Sıradan hallerimizin aksine

Ah savaşlar ne kötürüm bir renktir

Ne sağırdır atom bombaları

Bitpazarları

Ucuz külotlar…

Kendini kıta zanneden sahansız toprak parçalarının

Bir ucundan da biz tutsak kastımızı aşarak

Kastımızı aşarak tutuşan ikbalimize su versek

Astım nöbetlerine düçar dudak tiryakileri kadar

Anamızdan çıkar mı acep küfürsüz yaşama ihlalleri.

Vicdani rahatlatma performansının altına düşenleri

Pirzola ayinlerinde sıfırın altına gömerek

Ucuz Pisagor bağıntılarımıza çözüm ortağı yapıyoruz hey!

Tüm yüzlerimizle yüzleşince kınanır

Talimgâhı terk eden tahliye amirleri

Kılıçtan keskin sırlar

Aşikâr olunca sırattan ince

“Bir insanı sevmekle başlar her şey.”

Haydi yaşa şimdi keyfince.

 

 

 

idebiyat

Ömer Faruk ÜNALAN

Bir yanıt yazın