Mesut Bir Tesadüfe Altıncı Son Mektup

Eddies in the Southern Ocean

Ve nihayet ikimiz
kaçtığımız aşkların toplamıyız

Sokakta yaralı bir it koşturuyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun.

Ve birkaç milyon yıldır tutmadın ellerimi.
Benimle çıkmıyorsun bu yolculuğa.
Ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

Bu resimden çıkıp gidiyorum.
Seni isteyen yanım ölümsüz yanımdır.
Bulutsuz da yağan nedir?
Şimdi öğreniyorum ki, gözyaşı!
Bu resimden çıkıp gidiyorum.
Seni isteyen yanım aşk yanımdır.

Babam romantik bir aşiret savaşçısıydı.
Çapraz fişeklik duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman.
Sonrası jandarmalardı.
Ağıt kadınlardı.
Mezarlardı.
O gün bugündür sayrıyım.
Çünkü insan öldüğü yaşta kalır.

Babam elin eskilerini giyerdi.
Ben bu yüzden ezik olurum bayram sabahlarında.
Yani bir sömürgede doğan kırılgan olur.
Çünkü insan öldüğü yaşta..

Sokaktan askeri konvoylar geçiyor
İki buluşmadır koluma girmiyorsun.
Ve birkaç milyon yıldır tutmadım ellerini.
Ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

Yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep.
Oysa tuttuğum elleri bırakmıyorum.
Sonra korkuyorlar hasletimden.
Ne denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar.
Gidiyorlar sonra.
Ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.

Ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun.
Bir çizgi diyorsun.
Bir çizgideyim.
Sağım nere solum nere bilmiyorum..
Seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman.
Güleç kalıyorsun.
Dudakların kırışıyor kenarlarından.
Ellerin, minnacık ellerin morarıyor.
Küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki- içimden.
Bir şiir durağından biniyorsun.
Zaten yorgunsun.

Ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta.
Terli terli seni içiyorum.
Çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.
Çünkü yorgunsun.

Parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana.
Şiir gibi bir çiselti başlıyor sonra.
Kanayan bir yara; yalnızlık.
Çıkıp kanıyorum.
Çıkıp sokakta..

Sokaktaki bütün kedileri eziyorlar
İki buluşmadır koluma girmiyorsun.
Ve birkaç milyon yıldır tutmadın ellerimi.
Ve ben sırf bu yüzden ezilebilirim.

Biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler
düşüyor.
Ki ölenler zafere en çok yakışanlardır!
Ki ölenler zafere en çok yaklaşanlardır!
Oturup tuhaf ağıtlar yakıyoruz onlara.
Ve söz veriyoruz yarını kurtaracağımıza.
Sma yarına ertelemekle bugünü yitiriyoruz zaten.
Ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!

En gizli yerimize çağırıyoruz acıyı.
Ve hep yenik düşüyoruz, çağırmakla!

Sulara benziyorsun bu yüzden.
Sular ki dinginliğe gelir ancak.
Isınırsa uçar, soğursa kaskatı kesilir teninden.
Sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.
Sulara..
Bildik sulara..

Sokaktan telsiz sesleri geliyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun
Ve birkaç milyon yıldır tutmadım ellerini
Ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.

İhmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve
ilgi dolu.
Anne oluyorsun bütün âşıklarına.
Ve çocukların oluyorlar bilmeden.
Ve bu resimde kalmayı bu kadar çok isterken, çekip..
Çıkıp gitmeli diyorum.

İnsanlar çoğalıyor etrafımda.
Sen yoksun.
Issızlığımdan anlıyorum.
Çook uzakta oluyorum onlar konuşurken.
Derken gece başlıyor. çayları ödüyorlar
Ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.

Ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun.
Her aşk, yaşayamadıklarımızın özetidir diyorum.
Gülüyorsun.

Seni daha önce öpmüş olmalıyım.
Yoksa nasıl bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.

Sokakta ölümsüz yanından yaralıyorlar birini.
İki buluşmadır koluma girmiyorsun.
Ve birkaç milyon yıldır tutmadın ellerimi…

Selim Temo –

Bir yanıt yazın