-Ahmet Yozgat’ın Asuman’ında yağmurlanırken-
Ne yolcu önceydi ne yol Abdurrahman
Yani ne tarikti ne refikti sırasında evla olan
Kim olduğunu bilmeyenlerin bu hususta bir önceliği yoktu
Paldır küldür ilerliyordu tarih işte
Entarisinde binlerce toz, kimin kiriydi umuru değildi
Esef, ah zavallı gök bilimcisi
O kanatlarıyla yaşlı bir gezegendi
Eril bir rüzgar, ahu bir meltem, şiddetle şahlanan baş ağrısı
Dilese güneş gülerdi yüzüne, esmer bir havuz olurdu teni
Dilese bir tay kadar hafifti ve deliye dönmüş huri gibi cennetkar
Güvercin gerdanlığına dokunmak da vardı zifaf karanlığında
Ve fütursuzca girmek toprağın kınına
Ah gök bilimcisi, ah, geceyi okuyan harami
Hangi ansiklopedi ciltleyip assın boynuna şimdi bizi…
Cesedimiz Abdurrahman, cesedimiz mağara kapısının nazlı örtüsü
Rüzgarın efil efil sallandırdığı narin beyaz tül
Gariplik magmasında çağ atlamış ejderha
Yavrum, ben seni seviyorum vallahi bunların hiç bir önemi yok
Ben seni seviyorum intihar etmek nedir öğreniyor şi’ra
Hünerli bir tandırdan yeni çıkmış gibi yüreğim
Sıcak, kabarık ve hesapsız duruyor sana bakınca
Saçlarının döküldüğü yerde matematik başlıyor Abdurrahman
Bilimsel bir gerçeği yok etmek başlıyor
Ellerinde hazar denizi gibi bir rüya
Ateş almaksa namusun kılcallarında
Ben seni seviyorum vallahi gerisi girmiyor hiçbir anlama…
De ki nedir, yaşamdan ölü halı toplayan sokak seyyareleri
Yolda hunharca yuvarlanan eskiciler
Hüsban yaylımında çevreyi temiz tutmak
Öldürülen bebekleri Allah’la açıklıyoruz da Abdurrahman
Elinde silah tutan çocukları neyle açıklayacağız
Hangi aklın hizmeti dünyanın karnında yara deşme işleri
Neden geometrik bir şekille kırılıyor kalbimiz
Yuvasından iyileşme çalan em
Yaramıza bakıp nasıl keyifleniyor
Huzurunda seviştiğimiz yalnızlık
Allah’la kul arası bir ücra
Sen git avut göğünü ezoterik mavi bir tavanla
Nasılsa ben seni seviyorum
Seni seviyorum lan oğlum seni seviyorum
Kün! fe yekun sonrası nasılsa…
Feyz Kariha