Allah, damarımızdan yakındı ve susuyordu
sen kelimelerden yapılmıştın ve susuyordun
Allah’a yakın oluşunu bununla açıklıyordum
seni Allah için seviyorum dediğimde gücenerek Allah
umursamayarak yayla başlarında soğuk akan suların kaynamaya başladığını
ısısı düşen bunca haziran ve temmuzdan sonra gök
çarpık yapılaşmaya vururken kafasını
kalbinin en ince kıymıklarından öpüyordum
sesimi dinliyordum kendi sesimi çın çın öten
niçin ama niçin çekik gözlüdür bir ten hiç bilmeden
“bana böyle yaz sık sık emi”
derken damağım dile hiç değmeden
söyler misin nasıldır sevişmek
kalmışken her şeyin tadı kursağımda
oradan 2 çay kap kıvamında her an
acı ve akşamdan kalma
ortadoğulu adamların ağzında
iki ortanca gibiyiz akşamları
rengini şaşırmış
sürgün vermiş ve çiçeksiz
inanabiliyor musun tüm bunlar boşuna
anlatamıyorum
anlamak istemeyince
sahi,bu parmakları kısa bir kadının rüyası mı
hep bir audrey hepburn havası
türkan şoray yarası dudaklarında
bir mağaradan çıkamıyorum
bir de kurdun içinden
eyyub’un kalbindeyim ve duası kabul olmuş oysa
kuyu diyorsan şimdi deme
yusufsuz bu hikayede
kuyu boşuna
susuyordu evet
yakındı biliyoruz
ve bu gözleri akıtmıştı mil çeker gibi ruhuma Allah
bir acıyı prangalamıştı gerdanıma
hayat şuramda sanki olmadık bir madalya
şahittim hepsini gördüm
yazabilirsiniz
şimdi bu kocaman açılmış gözler
bu imansız sinekler konup kalkan dağlara
bu insansız hava atma araçları bilumum köy ve mezralarda
sıkılıp duran sandıklarda
kurşunlar
kurşunlar sulu ve ekşi ekşi ağzımızda
bu kardeşin kardeşe sövdüğü,was ist das!?
das kapital!
der tod!
hey Sam amca!
ahh..
derin bir ah ve allahu ekber çekti canım
müezzinle oturup bir camii serinliğinde na şuracıkta
Bilmiyorum bir hayalimiz ve bir Halep’imiz olacak mı bir daha
Bilmiyorum Beyrut bizim mi
ya,Şam ve Hama
Diyarbakır’a neden Amed demeliyim bilmiyorum
demeli miyim,istanbul not Konstantinapole’se hâlâ?
bak kafamız bunca karışıkken
ölüyor çocuklar
kafamız güzelken
hoşlanmıyor bizden çirkin adamlar
işte bu yüzden içimizde hep bir venezuella
hep bir çav bella!
var var farkındayım,
dolapta biraz süt
gömleğinde ter
bu işte pek çok iş
muallak taşı secdede
adını 24 punto italik bold yazarak alnıma Allah
bilemezsin,o derece
bir burak hep hazır kapımda.
yani mat ettinse beni,
bu da şah
idebiyat
Deniz Zehra