Ve dahi âlimi sapladılar bilinmez bir yolun yokuşuna
Bilmemek ne güzel duruyordu, üstelik biraz da kelebek mayını
Toprağın kaynadığı gezegen nazarında
Dişleri çürük bir tank gülse ne olur
Namlusunda kanatlarını doğuran kuşlar
Kaçalım diyordu bir tıkırtı
Tıkırtı ki gölgesini yemiş aşırı zayıf bir ihlal…
Ne hevesli bir mavi, turuncunun hırslı günleri
Göğsünde bıraktığı terazideki yangın
O kendinden bıkan, bıktıkça harlanan yangın
Sevmedikçe paslanan gecenin ritmi
Sonra diye bir ilah vardı ve kaybetti
Hevesinde yıkandı zorba dudakların.
Benim kalbim diriydi, atlatıyordu her serçe şarkısını
Kırılan testi içinin kavuştuğu ışık
Ve aç kalkmak , toprağın sofrasından
Kızdırmıyordu hiç
Bileğini kesmiş bir ormanı…
Öfkeyi doğru kullanmalı hakka tapan
Ki lekesiz olsun diye istikbali
Kimyasıya ve hunharca
Kimyasıya ve hunharca
Öfkeyi doğru kullanmalı hakka tapan
Mızraklı ilmihalinin akıcı Osmanlıcası ile ÂMİN
Uyanmanın ilki , seni seviyorum’dur
Sonra diye bir ilah vardı ve kaybetti
Sonrası aşk ile üç kere ,
Hevesimizi munfasıl kılma sevgilim
Hevesimizi munfasıl kılma sevgilim
Hevesimizi munfasıl kılma sevgilim
Kezasıya ve hunharca âmin…
Feyz KARİHA