Çatı Katı

idebiyat-feyz karihaBiz sizinle aysız bir mecrada acı üzerine sevişmek isteriz dedi çatı katı. Oysa sabah, ışığını bağrının kör noktasına kadar ulaştırmıştı…
Bir sakinliğin giriftarı olmak değildi sana iştiyakım… Bir kaybolmanın, yüksekte bir saklanmanın… İçinden geçen karanlığın bir kuytusunda kuyu içre kuyu olmanın…

 

Işığı emen her ulaşılmaz gibi bir beklenti görünmek… Fark edilmek bir saklanmanın su boğan havuzunda… Pazar gününden kurtulmak istercesine fakat bir pazartesi telaşına düşmeden…

 

Ruhumun ışığa yakın zeminde serilişi bir sanat… Bir sanat dizlerini karnına çekmiş oturan sandalyenin beni öylece izlemesi… Aklımdan geçen seni hangi eşya sallanan bir sandalye kadar tahayyül edebilir ki… Telleriyle kendi sesini tam boğazının solundan boğmuş bir gitar?

 

 

Ah telleriyle kendi sesini kesmiş bir gitar… Söylenmiyorsun damarlarımda bir kız kan kusuyor… Söylenmiyorsun sevmekten korkuyorum… Başka başka kuytular, hırslar , harcandığım ömür terazinde beni avare, beni çırılçıplak bir tablo gibi başı boş bir duvarın kaldırımı yapıyor. Susamıyorum…

 

Tiyatral bir düzenin alkış alan döşemesi bu oda… Duvarların haylaz ve yalnız bakan gözleri, kirpikleri hatta midesi… Beni sandalyeden atmışlar yankılanan kahkaha bundan… Deruni bir fiziğe sahip bu oda, hacmi kadar sen… Hançeri kadar ben… Riyadan uzak bir tülün ışığı emişi kadar sen… Gölgesine kapaklanmış yer minderi kadar ben…

 

Biz sizinle aysız bir mecrada acı üzerine sevişmek istiyoruz dedi çatı katı. Acı üzerine..! Ne korkunç bir komiklik… Üzerimde senin yollar boyu bahçelenmiş kokun… Üzerimde aydan sızan gülüşün… Üzerimde geçip giden lacivert zulmün…

 

Eğer bir zevk olmasaydı çiviye asılmak ruhumdan, göğsümün arasından bir ırmağın aktığını nasıl anlardım… Bu küçük şehirde, bu küf kokusuna aç tabiatlı küçücük ve basık kentte seni yudumlamak, yemende, kızgın kumların arasından kalkıp gelen buram buram bir kahve olarak yudumlamak… Nasıl cennet diye nefesime dokunurdu…

 

Sen yırtık bir sırtın namuslu zindanı… Kırık bir mazinin sinema salonu… Bense çöl ortası bir kuyu… Yıkıp gidelim… Keskin bir köşesinden başka uzun koridorları yok yolumuzun…

 

Güneşin doğumuyla Sfenks’in saçları dahi parlarken, tülünü kışkırtan rüzgarın sehere döndüğünü anlamadan:
Biz
Sizinle
Aysız
Bir
Mecrada
Acı
Üzerine
Sevişmek
İsteriz
Dedi
Çatı
Katı…

Ey aşk öl de gidelim…

 

 

İdebiyat

Feyz Kariha

One thought on “Çatı Katı”

Bir yanıt yazın