Bayramderesi ekinlikti
Ambarını doldurmak koşuluyla kiralanırdı her yıl babaannemden
Buna tarlanın yüzünü almak denirdi bizce
Tersi de yüzünü satmaktı ne garip
On iki yaşındaydım, çocuk değildim hâla
Bayramderesi ekinlikti
Kenarı boyunca elektrikli su kuyusuyla başlayan yüksek bir kanal vardı
Eteklerimizi kaldırıp içinde yürürdük
Haziran ne pervasızdı yazları
Yazlar ne pervasızdı haziranda
Handan daha pervasızdı, olsun
İyice soyunur yirmi santimlik tazyikli borunun altında çimerdi
Ben o zamanlar niye bu kadar çatlak değilmişim Tanrım
Melankoli
O vardı işte.
Başakları
Bulutları
Toprak tozlarını
Kayabaşlarını
Cırcırları
Uğurlu benekleri
Tırpan paranteziyle açıp
Orağınkiyle kapatan o büyük cümleyi
Şiire hazırlıyordum…
Annem anne, babam da babaydılar
Ben on iki yaşındaydım, hiç çocuk değildim.
Bayramderesi ekinlikti
Hayat kokardı Kelkit’in kenarı
Üç kere mahsul veren hayattı aslında
Ölümle üç kere alaya durmuş hayat.
Çamlıbel ‘in ötesi
Ceviz lekesi hayattı
İğdeler açan semani renk hayattı
Dutlar fışkıran vızıltı
İnekler böğüren süt
Yatırlar kucaklayan kayalık
Yabangülü, kekik, mahlep…
Uçsuz bucaksız bir vadiyi söylüyorum
Konuşan bir vadiyi
Şakacı bir vadiyi
Sınırsız bir ufku söylüyorum
Ve başlamadım bile:
Sabahına kadar tütün kırılan fenerli bir gecenin gencecik zifirli ellerine tutuşturmak isterim ellerini
Seni alıp çocukluğumun en ince atardamarına…
Zehra BAŞARAN
Şair bayramlık yüreğini açmış anlaşılan.