Boynunun sarılmak kokan yerinde bir martı çığlığı
ellerinde mevsim eriği bir çiçek
tuza basıyor yaraların tadını
tuza basıyor maket denizlerin, çubuk krakerin ve çayın
pembe bir kitapta toplanmış olan Sabahattin Ali’nin
küçük kızların ve ablalarının
yara alan yanlarını…
Lal kesilmiş kayalar kadar sahilciyim
sulara girmiş kızıl bir güneş kadar cüretkar
paramparça olmak nedir bilmeyen kum
tıp ilminden damlayan narkoz
hüznün kollarında vasıfsız kalınca
sevişmeden vazgeçmeye kifayetim…
harp diyarında cennet kalan mektuplar
bilmem ki bu kitap kahramanları
neden yazarlarına aşık olmazlar…
Bak sevmek gençliğime zor kullanıyor
şimdi bilenmiştir ayrılığın hevesi
ve her şeyi kendinden bir anne sanıyor
tükeniyor sana bereketli sermayemin iksir çilesi…
Ormanların olurdu koşmalarıma kör bağlayan
hazin sonların öldüren sevinçleri
kayıpların olurdu ellerimden geçip duraklara sığınan
nerde perdesiz buluştuğumuz gövdemin gölgesi…
Artık aşktan munfasıl sefam
tuz bastığın yaralar kendi sahilinde
annemin solmayan kasıtlı güzelliği
kapanmayan bir çekmece gizinde
al beni senden geçmiş gibi yap
al beni bu dünyada bitmiş gibi yap
bana saçlarından kalan kırgın bir naz
işte bir yutkunmanın alevlenen şemleri
kopmadan fırtına…. mezarla azarla beni
ve martılardan susmasını hadsizce iste
annemin solmayan kasıtlı güzelliği
hala içimin çekmecesinde…
Çölden gayri leylaya inanmadım ben
içimin tufanında arta kalan çölden
sıratı koydum kavuşmaya oradan sana geçilir
hançer bildiğin ağrıyı al sapla bana
boynumun sarılmak kokan yerinden
susuz kalmış bir martı çığlığı yükselir
ölmedim yeniden doğmazsın diye
ölmedim yeniden sevmezsin diye
oysa sevmek gençliğime zor kullanıyor
sıratı koydum kavuşmaya
sevgilim yaşadığın tende trenler geçmiyor…
iDEBİYAT
Feyz Kariha