Her yaraya hemen kabuk bulunmaz Abdurrahman
Ve sadece uçmak için değildir martılar…
Erkenden uyanmış makber gibiyim bazen
Bazen geç kalmış bir fetva…
Gözden düşmüş hisli bir bulut gibi
Yağmurunu aramakta toy
Ve yeryüzünün kamburunda
İçmemiş hiçbir tuzun ağzından denizi.
Bilinsin biz kırmadık kalbini mürekkebin
Beyaz yataklara meylini görmezden gelip
Kurak cümlelerin açmayan ebrusu yapmadık
Karanlıktan öğrendik ne de olsa her şeyi
Neolitik çağdan beri
Dost bildik ateşi ve aynı oranda plastiği.
Senden bahsetmeyince hiçbir şiir yürümüyor Abdurrahman
Hiç uyumamış ölü, zamanında verilmemiş cevaz
Ne fark eder mürekkep ölmüş kahrından
Buğdaydan doymuş bereketli toprağın karnı
Senin şu çehrenden akan naz
Şu, dudağının kenarında yürüyen kiraz ağacı
Ben bilirim ki trenlerin yolundayken sen
Ruhun ipe asılmış bir çocuk avazı.
Tanrısını unutmuş mabet gibiyim bazen
Bazen bahçesini kaybetmiş bir ağaç
Ne yana dönsem dünya batıyor avuçlarıma
Sana doğru koşmanın imtihanı belki
Yeryüzünün kamburunda
Ansızın kaybetmek sevmeyi.
Her yaraya hemen kabuk bulunmaz
Ve sadece uçmak için değildir martılar
Rivayet olunur ki aşktan delirmiş bir gömlek
Usul usul yağan bir hasret koşusunda
Vuslatı yenmiş sayılmaz.
Feyz Kariha