Beynimde isyan sancısı
Sanırsın Tarık bin Ziyadım
Kulaklarımda tiz bir nikotin sesi
Göz kapaklarıma ateşler çekilmiş
Yaşamak istiyorum
Ölümle kol kola yaşamak
Siyahlar içinde kavrulmuş bir güneş
gibi hissediyorum
Yıldızlar dökülüyor çocukların üzerlerine
Ve her çocuk gülerek karşılıyor yıldızları
Bir çocuk güldüğünde zaten hangi yıldız dayanabilir ki?
Hangi anne kayıtsız kalabilir ya da
Ya da ne bileyim hangi baba?
Sıcak bir çay içesim var
Elim bardağımda, gözlerim sevdicek beklerken
Tıpkı bir otobüs camının buharında
Tıpkı yarım bir dolunayın gölgesinde
Tıpkı, tıpkı güzel bir kadını düşler gibi
Tıpkı aşık olduğum kadını düşler gibi
Tıpkı peygamberi düşler gibi
Yaşamak istiyorum
Sabırla kol kola yaşamak
Umut biriktirmek çelikten bir kumbarada
Misket yapmak tebessümleri ve yuvarlamak göz çukurlarıma
Mezarlardan çığlıklar duymak
Ya da bir gülde dirilmek
Diriltmek belki de
Bir gül kokusunda anne şefkati görmek
Bir gülün yapraklarında baba sıcaklığı duymak
Eski, solmuş bir tişörtün altından
Isırılmış çikolatasını paylaşan esmer, kirli bir çocuk
Dişleri yeni çıkmaya başlayan bir bebek
Soğuktan titreyen kedi yavrusu
Hayat onların göz bebeklerinde
Tanrı bile orda
Eminim, bundan çok eminim
Yemin ederim ben Tanrı’yı özledim
Bir damla özlemek gerek
Bir damla özlemde sırılsıklam ıslanmak
Özlerken tarih olmak
Özlerken dönüşmek eski bir prangaya
Hasretinden hani, üstad gibi hani
Ya da gömülmek bir annenin gamzesine
Anne bakışı, baba eli, çocuk sesi
Hayat bu demek
Daha fazlası değil
idebiyat
Yasin TACAR