bilirdim
görürdüm hep
telaşlı seyreden bakışlarınız vardı
kavşaklar dağ doğururdu
içinizden ressamlar geçerdi
yüzü boyalı ve asık
çok mu yorgundunuz
onlar geldi önce
sözler binince atlıkarıncaya
içimde hep bir çokluk
hep bir çocukluk
geç kalmıştı yüzünüz oysa rüzgara
gülüşlerinizde hep bir sahtelik
sonunda bildim ki gidilecek yollar var
sevilecek kediler
umut var kapı aralığında
uzun bakışmalar var
kaldırımlarında sokağın
çok mu sevildiniz sanki
atışmalar vardı yüreğinizde sık sık
tıklım tıklım çığlıklar..
çok mu vefalıydınız
vefa bir semtti sizin için;
boza(cı)sı fiyakalı
yalandınız!
ama bir sevda geçse yanınızdan
siz dönüp bakardınız.
“bizi yalanlar uyuttu”
deseniz de
siz b’akardınız yine
siz b’akardınız!
avuçlarınızı açsanız da yağmura
doluşsa da kumrular çatınıza
“her yalan biraz umut
her sevda biraz eksik” imiş deyip
siz kendi içinizde
kendinizle yanardınız
kendinizi yakardınız….
sahi siz bu kadar mı yav(l)andınız?