Cevf …
Göğsümden yükselen sesle hayat meddindeyim
Nefes çukurumda gömülü durur hüzün
Ol emrinin tahtında süren saltanatımla
Perdeleri gökyüzüyle gizemlerim…
Soluğumun kıyısında demlenen mürekkep
Ellerimle kendime kıydığımın fermanıdır
Bir kızım olabilseydi adını mus’ab koyardım
Büyüyünce çok ağlardı, dışlanırdı hani biraz
Üzülme derdim feyz de erkek adıdır
Enkazından arınıp göğüslediğin her ses
Yeni yollara cesaret hattıdır…
Halk…
Mavi bir boyunluk takmış gibi kuşlar
Rüzgârın güneşle anlaşması ne iyi
Takvimler geçip rahlenin başına
Günbegün yutturur bize pratiği
Bu kadar içli olmasam ve bu kadar içli olmasalar
Bir gırtlak şaheseri olmazdı
Boğuk ve yorgun nakaratlı şarkılar…
Lisân …
Bir memleket kurulur anne ve babamın kaynaşmasından
Atılıp atfedilirim avuçlarımda bir şive kaskatı kesilir
Ne kadar delirsem o kadar görünür olmam
Ucubeden başka suret hak etmeme hakaretine delalettir…
Neden dilimizin ucunda harfler jileti
Bu kesikler ah kansız ve sarılmaz , kabuk tutmaz, bi yedinmi bir daha onulmaz
Ben sadece boğazda boğduğumuz, dişleyip dilaltı ettiğimiz kelimeleri
Ve turkuaza gidilecek yolu benimsemiştim
Gerisi hayat kabuğu dedim soyulmadan yenmez
Anladım ki İç savaşlarda kimse kimsenin yardımına gitmez…
Hayşûm…
Gözlerimde genzimi yakan bir şeyler var
Oturma odalarında yan gelip yatan dergiler kadar ellenmiş
Ağlamak ki içimde yankılanan bir aksesuar
Aç kalan çocuklar tam vicdanıma göre işlenmiş…
Şefetân …
Ola ki bir kalp çalkantısıyla dudağımda aşk patlar
Bedelsiz vadilerde gülümserim
Ben gülümserim ve beklediği trene biner munis yalnızlıklar…