iradi bütün kıvrımları hiçe sayıp
her salkım söğüde biraz mavzer
her karışa biraz toprak ibraz edip
stepnesiz ayaklarımla
cennet tasavvur ediyorum
gözümü yumunca ayranları
inşaatları ne ıssız
cetvelleri ne kısa görüyorum
evet
sütliman onca deniz
posbıyıklarım
ve stabilize bakışlardan
artakalan makus sonlar
kadar afili yalnızlıklar büyüttük göğsümüzde
her bir kılcal damarıma zimmetli Kabe
usulüne uygun inşa edilmiş totaliter mabetler
kapitalizm, panislavizm, şeriat
emperyalizmin kucağında ağaran zenci çocuk
ve her manzaraya Fransız Türk ruhum
kum gibi kalabalık insanlık için
zehre banar farzımuhal
sonra cüretkar bir toplum olur dudaklarım
şeytanı taşlarız sonra
günahsız kalırız her gece
günahsız.
ensemizde yirmi iki kalibre satırlarla
bir o yana bir bu yana raks eden fahişeler
korsan gösterilerimize müdahil olup
tehcire zorlar insanlığımızı
bariz bir tehdittir aslında
ne idüğü belirsiz lokantaların asimile artıkları
hangi gönle göç etsek Satlıcan
yalnız kalır evlerimiz.
abidelere başvurduğumuz günden beri
okeye dönüp periyodik olarak
sırra kadem basmışız sonbahar
ah içimin sırça sarayını meşgul eden türbesiz fikirler
hassasiyetimin suç ortakları
fahri şovenistler!
hangi dağda kurt ölse
sıcağıma sığınır kartpostallar
bu mevsim
bu cerahat
bu gökyüzü
ah
ört üstümü Satlıcan
ört hadi.
idebiyat
Ömer Faruk ÜNALAN