ey talip;
söz verip, sözünde durmayan yalancı
işi ya da aşkı bittiğinde unutan vefasız
boğulurken zikrettiğini karada bırakan nankör
her şeyi bildiğini herkese açıklayan sırdaş,
küçük, varlık olarak tek nokta
rezil, fiziksel olarak hep virgül
rüsvay, kimyasal olarak
gücü kendisine dahi yetemeyen aciz,
dev aynasında
düşünmekten yoksun filozof
sev’iye yoksul aşık
daha etkili zalim, firavundan
tam yetkili şeytandan
samiriden de şerik,
gibi hissediyorum,
mancınıktan atıldığımda,
”ateşe doğru uçarken, pervasız
bir çift gökgözde şecaat arayan
ibrahim gibi halim
kardeşim harun gibi,’
‘,,saçını ve sakalını çekiştirdiğim için beni affet
küpeni ve boncuğunu alet ettiğim gibi,,”
düştüğümde yandığımı,
bir kısrak, bir yeşil, bir kadın ve biraz gerçek
ve bir müzik,
bir sükunet
içimizin porselen yanını gıdıklayan
cilalı bir ruh,
üfüren, su serpen biraz gerçek,
en başından başlasın, ta başımdan
saçlarımı keserken fışkırsın başımdan lav gibi
aşk
tüm burçların, tüm gönlerin başından
bir çığlıkla gelirdi ya, ta başından dalgalanarak
tortusu eteklerime dökülsün
yankın daha anlamlı olsun diye
yangın daha coşkulu,
medeniyetiyin ucu bucağı yok ya
metanetsiz omuzlarıma yaslanmaktan usandım
yine de, azıcıkta olsa kalmışsam al
küllerim tututşmaya başladı netekim
hissediyorum
hâlâ,
kendi yağlı urganına tutunan cellat gibi,
…
idebiyat